Korkumuzu Öfkeye, Öfkemizi Güce
Gücümüzü Mücadeleye Dönüştürelim!
107 yıl önce emekçi kadınların sınıfsal, ulusal ve cinsel sömürüye karşı, uğruna hayatlarını vererek bizlere miras bıraktıkları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, tüm kadınların birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak bu yıl da farklı eylem ve etkinliklerle kutlanacak.
Bu yıl da 8 Mart’ı yine pandemi koşullarında karşılıyoruz. Evde, iş yerinde ve sosyal hayatta pandemi herkesi etkiledi, ama biz kadınları eşitsiz bir şekilde daha fazla etkiledi. Toplumun temel ihtiyaçlarının sağlandığı iş kollarındaki emekçilerin çoğunluğunu biz kadınlar oluşturuyoruz. Asgari geçim koşulları pandemi nedeniyle kötüleşmesine rağmen ücretlerimiz halen düşük ve çalışma şartlarımız daha da ağırlaştı.
Pandemi nedeniyle kısa çalışma uygulanan iş yerlerindeki ücretler ise asgari geçim için bile yeterli değil. İşten atmalar ve iflaslar yoksulluğumuzu daha da artırıyor. Toplumda en düşük ücreti kazananların göçmen kadınlar olduğu istatistiklerde yer alıyor. Biz emekçi kadınlar, güzel sözler değil, eşit ve insanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyoruz. Alkışla ne kira ödenebiliyor, ne buzdolabı doldurulabiliyor ne de çocukların ihtiyaçları karşılanabiliyor. Bunun için kadınlara hem bugün, hem emeklilikte hem de yaşlılık için daha iyi bir ücret istiyoruz!
Pandemiyle birlikte kadınların artan yoksullaşma tehlikesinin yanı sıra, eve kapanma, okullar ve kreşlerin kapalı olması nedeniyle evdeki işlerinin yükü daha da arttı. Sonuçta ücret aldığımız işler azaldı, evde bakım işleri arttı.
Kadınlara yönelik her türlü şiddet artıyor
Günümüzde halen dünyanın dört bir yanındaki kadınlar ve kız çocukları siyasal, ekonomik, sosyal ve fiziksel şiddetin çeşitli biçimlerine maruz kalıyor. Savaşın, şiddetin, sömürünün, ayrımcılığın ve eşitsizliğin en ağır sonuçlarını biz kadınlar yaşıyoruz. Tacize, tecavüze uğruyor; köle gibi alınıp satılıyor; yoksullukla boğuşuyor; erken yaşta zorla evlendiriliyor; işyerlerinde ayrımcılık ve eşitsizliğe maruz kalıyoruz. Emeğimiz ucuzlaştırılıp değersizleştiriliyor.
Yaşadığımız ülke İsviçre, dünyanın en zengin ve yaşanabilir ülkelerinden biri olmasına rağmen, kadın hakları konusunda dünya sıralamasında 123.sırada yer alıyor. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilişinin 50. Yıldönümünü kutladığımız bu yıl itibariyle bile kadınların siyasette ve çalışma hayatındaki temsiliyeti çok gerilerde seyrediyor. Boşanmalar sonucunda kadınların sosyal konumlarını kaybettiği, yüzde 30’lara varan ücret eşitsizliği nedeniyle kadınların ek işlerde çalışmak zorunda kaldığı, iş yerlerinde ayrımcılık, taciz ve mobbing olaylarının yoğun olarak yaşanmaya devam ettiği, haftada 53 saate varan ev işlerinin hâlâ paylaşılmıyor ve yasal olarak tanınmıyor olduğu bir ülke durumunda. Dün kazanılmış olan hakların, özellikle de sağ muhafazakâr kesimlerin saldırılarını arttırmaları ile bugün kaybedilebilir olduğunun yaşandığı bir ülke!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde DİDF olarak;
- Kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemini cezalandıracak yasal düzenlemelerin yapılmasını,
- Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılmasını, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ile yasal yardımın yapılmasını,
- Kadınlara çalışma yaşamında dayatılan esnek ve geçici çalışma biçimlerine karşı tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmasını,
- Kadınların işe alım ve yükselmelerinde cinsiyetçi ve ayrımcı politikalardan vazgeçilmesini,
- Kadın ve erkek arasında yaşanan ücret eşitsizliğinin giderilmesini,
- Hayatın tüm alanlarında kadınlara yönelik şiddet ve tacizde kadının beyanının esas alınmasını, denetim ve ceza mekanizmalarının işletilmesini,
- Özellikle, tecavüz, cinsiyete dayalı ötekileştirmeye ve cinsel şiddete maruz kalmanın sığınma nedeni olarak tanınmasını,
- Emekli aylıklarına zam yapılmasını ve AVS21 projesine karşı eşitlikçi, dayanışmacı ve sürdürülebilir bir yaşlılık ve emeklilik modeli oluşturularak kadınlar için 65 Yaşında emeklilik reform tasarısının geri çekilmesini,
- Rızaya dayalı olan ceza kanunundaki tecavüz ve cinsel bütünlüğün yeniden tanımlanması, İstanbul Antlaşmasının tam olarak uygulanması ve cinsel şiddet mağdurlarının desteklenmesi ve korunması için ulusal bir plan geliştirilmesini,
- Göçmen kadınlara yönelik cinsel, ırkçı, kurumsal şiddete ve emeklerinin sömürülmesine karşı mücadele etmek, sınır ötesi hareket özgürlüğü, sınırsız ve koşulsuz oturma izni ve vatandaşlık verilmesini, TALEP EDİYORUZ.
14 Haziran 2019’daki Kadın Grevindeki henüz gerçekleştirilmeyen taleplerimizi yineliyoruz. Dinimiz, görünüşümüz, cinsel kimliğimiz veya tercihimiz ne olursa olsun, herkes için eşit hakları güvence altına alan bir toplumda özgür yaşama hakkımızı talep ediyoruz!
DİDF’li Kadınlar olarak; işyerlerinde ve toplumsal yaşamın her alanındaki hakları için eşitlik ve özgürlük mücadelesini destekliyor, 8 Mart’ta bütün şehirlerdeki etkinlik ve eylemlere katılım çağrısı yapıyoruz. Korkumuzu öfkeye, öfkemizi güce ve gücümüzü mücadeleye dönüştürelim!
DİDF / İsviçre