Kadına Yönelik Şiddete ve Eşitsizliğe Karşı Gücümüz Birliğimizdir!

Bundan 59 yıl önce diktatörlüğe karşı yaşamı, özgürlüğü ve adaleti savundukları için vahşice tecavüz edilerek katledilen Mirabel Kardeşlerin mücadelesi, kadınlara öncülük etmiş ve 25 Kasım, kadınlara yönelik şiddetle mücadelenin ve dayanışmanın günü olmuştur.Mirabel Kardeşler her yıl 25 Kasım`da yapılan eylemlerde anılıyor ve kadınlar onların açtıkları yoldan ilerliyor.

Günümüzde halen dünyanın dört bir yanındaki kadınlar ve kız çocukları siyasal, ekonomik, sosyal ve fiziksel şiddetin çeşitli biçimlerine maruz kalıyor. Savaşın, şiddetin, sömürünün, ayrımcılığın ve eşitsizliğin en ağır sonuçlarını biz kadınlar yaşıyoruz. Tacize, tecavüze uğruyor; köle gibi alınıp satılıyor; yoksullukla boğuşuyor; erken yaşta zorla evlendiriliyor; işyerlerinde ayrımcılık ve eşitsizliğe maruz kalıyoruz. Emeğimiz ucuzlaştırılıp değersizleştiriliyor.

Yaşadığımız ülke İsviçre, dünyanın en zengin ve yaşanabilir ülkelerinden biri olmasına rağmen, kadın hakları konusunda dünya sıralamasında 123.ncü sırada yer alıyor. İsviçre hâlâ; kadınların hamilelik nedeniyle anında işten atıldığı, boşanmalar sonucunda kadınların sosyal konumlarını kaybettiği, yüzde 30’lara varan ücret eşitsizliği nedeniyle kadınların ek işlerde çalışmak zorunda kaldığı, iş yerlerinde ayrımcılık, taciz ve mobbing olaylarının yoğun olarak yaşanmaya devam ettiği, haftada 53 saate varan ev işlerinin hâlâ paylaşılmıyor ve yasal olarak tanınmıyor olduğu bir ülke durumunda. Dün kazanılmış olan hakların, özellikle de sağ muhafazakâr kesimlerin saldırılarını arttırmaları ile bugün kaybedilebilir olduğunun yaşandığı bir ülke.

İsviçre’de kadınlara şiddete karşı koruma sağlayan sığınma evlerinin, uluslararası anlaşmalara rağmen kapasiteleri yetersiz vetalep sürekli artma eğilimindedir. Parlamentonun Haziran 2017’de onayladığı İstanbul Avrupa Konseyi Sözleşmesine göre her 10.000 kişi için bir konaklama yeri gerekmesine rağmen,İsviçre gerekli 800 yerin yarısına dahi sahip değildir. Sığınma evlerine daha çok ağır travmayasamış kadınların başvurduğu, eşinin şiddetine bir de çocuklukta yaşanmış travmaların veya yaşadığı ülkeden kaçmak zorunda kalmak gibi büyük sorunların da eklendiğini gözlemliyoruz.

İsviçre’de kadınlara yönelik cinsel şiddet artıyor!

Federal Hükümet´in yayınladığı polis istatistikleri, İsviçre’de her yıl binlerce kadının aile içi şiddete maruz kaldığını gösteriyor. 2019’da polis 679 tecavüz suçu ve 626 cinsel baskı suçu kaydetti. Bununla birlikte, bu rakamlar İsviçre’de gerçekte maruz kalınan cinsel şiddetin yalnızca küçük bir bölümünü temsil etmektedir. Mayıs 2019`da yapılan bir anketin yayınladığı verilere göre, kadınların% 22’si 16 yaşından itibaren istenmeyen cinsel eylemler yaşamış ve% 12’si iradesi dışında cinsel ilişkiye girmiştir. Kendi iradesine karşı cinsel eylemde bulunan kadınların yalnızca% 10’u olayı polise bildirmiş ve yalnızca% 8’i şikâyette bulunmuştur. Kadınların polise gitmemesinin ana nedenleri utanç (% 64), adaleti yerine getirme şansının olmadığını hissetmesi (% 62) ve inanılmayacağından korkmasıydı (% 58).

Geçen sene gerçekleştirdiğimizkadın grevinin manifestosunda, “Hepimiz şiddetin her türlüsüne maruz kalıyoruz; iş yerinde, evde ve sokakta” yazıyordu.Güncel İstatistikler bu iddiaları doğrular niteliktedir. Kadınlara, özellikle genç yaştakilere yönelik şiddette %6,2`lik bir artış söz konusudur. Kamusal alanda ise, son 20 yılda oranların üç katına çıktığını görüyoruz. Dünya`da ve İsviçre’de aile içi şiddetin şaşırtıcı derecede yaygınlaştığını gösteren istatistikler, özellikle COVID-19 pandemisi döneminde, kadınlar için en tehlikeli yerlerden birinin evleri olduğunu gösteriyor. Kadın cinayetlerinin yüzde 60’ı aile üye lerinden biri tarafından işleniyor.