DİDFli kadınlar olarak düzenlediğimiz 1. Kadın Konferansı 1 Aralık 2019’da Basel’de gerçekleşti. ‘Kazanımları İçin Mücadelede Göçmen Kadınlar ve Ortak Mücadele İçin Olanaklar’ başlıklı konferansımız, 14 Haziran Kadın Grevi, çevre için gençlik eylemleri ile birlikte yükselen demokratik seslerin İsviçre parlamentosunu bile sarstığı bir dönemde ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele gününün hemen ardından gerçekleştirildi.
Sürekli zorlaştırıldığı için vatandaşı olamadığımız çok sevgili İsviçre’de politikaya katılmaktan muafız, bu hepimizin malumu. Fakat, İsviçre’nin yerli işçi, emekçi, kadın, genç ve emeklilerine, yani toplumun bütün kesimlerine, yöneltilen eşitsiz ücretler, emeklilik yaşı yükseltme, düşük emeklilik maaşları, kreş hakkı, yükselen sağlık primleri gibi saldırılardan biz göçmenler hiç muaf değiliz.
Aksine, tüm bunlar bizleri bir kat daha vuruyor. Hele biz göçmen kadınlar! Belki üç kat daha eziliyoruz bu kapitalist sistemin altında. Bir yandan ev yükü, bir yandan çocuklarımızın bakımı üzerimizdeyken, diğer yandan düşük ücretli bakım, sağlık gibi kadın / göçmen kadın ağırlıklı sektörler bizlere sunuluyor çalışmamız için. Çoğu zaman işsizliğe en iyi ihtimalle yarı zamanlı çalışmaya sürükleniyoruz. Ücretsiz ve yaygın dil kursları, bu göçmen cenneti ülkenin federal bir uygulaması değil ne yazık ki. Bu ülkenin gelecekteki iş gücünü oluşturacak küçük çocuklarımız ise ücretsiz ve yaygın kreşlerin olmaması yüzünden annelerinin dil öğrenmelerinin, çalışma yaşamına katılamayışının küçük ama çok etkili nedenleri.
Ülkelerimizde öğretmen, muhasebeci, gazeteci, psikolog iken, meslek diplomalarımızı saydırmak için türlü zorluklar aşmamız isteniyor. Yıllardır verdiğimiz emek bir anda yok sayılıyor. Diyelim ki, birçok zorluğu aşıp iş bulabildik, o zaman bizi yerli kız kardeşlerimizin de muzdarip olduğu eşitsiz ücretler, iş yerinde taciz, sudan sebeplerle işten çıkarılmalar karşılıyor.
Tüm bunlara rağmen emeklilik yaşına gelmişsek, hayat bir anda aydınlanmıyor maalesef. OFAS (Federal Sosyal Güvenlik Bürosu)’a göre, çalışan 500 bin kadın sadece AHV/AVS ile emekliliğe gidiyor. Çünkü diğer kasalara para ödeyemiyorlar. Ama çok normal değil mi, 570 bin yoksulun 330 bin’i kadın olan bir ülkede en düşük emekliliğin de kadınlarda olması?
2 Milyon’dan fazla göçmenin yaşadığı 8,5 milyon nüfuslu İsviçre’de, özellikle AB dışından gelen ya da burada doğmuş olmasına rağmen hala ‘göçmen kökenli’ olarak değerlendirilen biz göçmenler, bir taraftan ayrımcı yasalarla çalışma yaşamında sömürüye daha açık hale getiriliyoruz, diğer taraftan da ırkçı popülist partiler tarafından politik malzeme yapılıyoruz.
Oy vermekten uzun yıllar alıkonulan biz göçmenler ve özellikle biz göçmen kadınlar, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel yaşama katılmaya kadar ortaya çıkan engelleri ve zorlukları en ilerden yaşıyoruz. Bu sorunları bu ülkenin gelecek nesilleri olan çocuklarımız da en yakıcı bir biçimde hissediyorlar.
Türkiye’deki kız kardeşlerimizin katledilmelerini her gün duyarken, doyduğumuz bu ülkede de kadınlardan şiddetten kaçamıyor.
Göçmen Kadınlar Ne Yapmalı?
İşte tüm bunlar ve dahası, Türkiye’den İsviçre’ye göçmüş / göçmen ailede büyümüş kadınların içinde bulunduğu durumu değerlendirmek adına, bu konferansımızın ana başlıklarından biriydi. Ama asıl amacımız, kendi aramızdaki örgütlülüğü dayanışmayla yeşertme, bizlere güç olacak/onlara güç katacağımız sendikalar, yerel kadın örgütleri gibi demokratik kurumlarla ortak çalışma alanları yaratma fikrini tartışmaktı.
Bu ülkenin oy hakkı için mücadele eden değerli tarihi kadınlarının kınadığı “salyangoz” bugün hala bizlerin hakkı söz konusu olduğunda yavaşken, patronların yararına olan tüm meselelerin sözcülüğünü yapıyor.
Fakat kadın ve anne olarak, iş yaşamında sömürü derecesi yüksek koşullara mecbur bırakılan kadınlar, ‘yasal’ olarak sözde güvenceye alınmış bazı haklarının pratikte uygulanmamasına seyirci kalan bürokratik ve sermayenin temsilcisi politik partiler karşısında çaresiz değillerdir.
Yoksullukla en çok boğuşan, sosyal yaşamın kıyısında en çok bırakılan, ağır yaşam koşullarından kaynaklı dil öğrenimi, eğitim ve meslek edinme ve kreş haklarından çoğu zaman mahrum bırakılan, kalifiye olmasına rağmen tanınmayan diplomaları nedeniyle daha az ücrete mahkûm edilen biz göçmen kadınların kendi
hakları ve kazanımları için mücadele etmekten başka seçenekleri yok. Bu mücadeleyi tek başına değil, kendisi gibi göçmen kızkardeşleri ve yerli kızkardeşleriyle vermesi, ilerici demokratik erkek dostlarımızı da bu işin içine çekmesi gerekir.
Biz, İsviçre’de yaşayan DİDF’li kadınlar da bu sorumluluğu üstleniyoruz. Yaşadığımız ve çalışma yürüttüğümüz her bölgede yapabileceğimiz en önemli iş, aşağıda tartışarak aldığımız kararlar başta olmak üzere, yerellerimizde acil olarak öne çıkan meselelerimiz etrafında bir araya gelmek. Mümkün olduğunca çok Türkiye kökenli kadına ulaşırsak, bu güzel birlikteliğimiz onları da yalnız başına sorunlarla boğuşmaktan kurtaracak. Başta işçi sınıfının mücadele araçları olan sendikalarımız olmak üzere diğer göçmen/yerli kadın örgütleri ve demokratik kurumlarla bağlar kurmanın; ekonomik, politik, sosyal ve kültürel alanda sesimizi yükseltmemize olanak sağlayacağından hiç şüphemiz olmasın.
Konferansımızın aldığı bu kararların hayata geçirilmesi için önceliğimiz dil sorunu / adaptasyon gibi en yakıcı ve aramızdaki dayanışmayla en çabuk harekete geçebileceğimiz sorunlarımızdır. Bununla birlikte, özellikle İsviçre Sendikalar Birliği’nin başlatacağı 13. AHV/AVS aylığının ödenmesi kampanyası ile “mesleki diplomaların ve deneyimin tanınması” kampanyası da sendikalarla ortak zeminde atacağımız güçlü adımlar olacaktır. DİDFli kadınların yaşadığı bölgelerin özgülüne uygun yapacakları bu çalışmalar, düzenli olarak kendi ağlarında paylaşılarak DİDFli kadınlar olarak merkezi örgütlenmemizi de şekillendirecek.
Konferans kararlarımız;
- Kreş hakkı, eşit işe eşit ücret meselelerinin her bölgenin kendi özgülüne uygun bir çalışma ile ele alınması.
- İsviçre Sendikalar Birliği’nin başlatacağı 13. AHV/AVS Yaşlılık Aylığının Ödenmesi kampanyasına aktif olarak dahil olmak.
- DİDF’e bağlı derneklerde kadınların sosyal yaşama daha aktif katılımını teşvik edecek psikolojik, sosyal, kültürel güçlendirme etkinlikleri yaygınlaştırılması.
- Dil ve uyum sorunu için yerli kurumlarla ortak çalışmanın güçlendirilmesi.
- Sendikaların “Mesleki diplomaların tanınması” için yürütüleceği çalışmalara aktif olarak katılarak desteklenmesi.
- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne çevremizdeki kadın arkadaşlarla birlikte bu talepler doğrultusunda hazırlanmak.
GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDEN GELİR! GEMEINSAM SIND WIR STARK!
NOTRE UNION FAIT NOTRE FORCE!
UNITED WE STAND, DIVIDED WE FALL!
DİDF: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyon